- buğulanmış
- steamed (adj.)
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
benzemek — e 1) İki kişi veya nesne arasında birbirini andıracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andırmak Ona göre işlemeyen, kurulmuş, bozulmuş bir saat hastalanmış bir insana benzerdi. A. H. Tanpınar 2) Sanısını uyandırmak, gibi görünmek Bu zavallı çokça … Çağatay Osmanlı Sözlük
buğulu — sf. 1) Üzerinde buğu bulunan, buğulanmış Güneş sanki buğulu bir tülbendin arkasına saklanmış, alev alev. A. İlhan 2) Yaşlı, nemli 3) mec. Süzgün, dalgın bakışlı olan (göz) Buğulu gözlerinde o eski yakamozlar parladı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
buzlu — sf. 1) Buz tutmuş, buz bağlamış olan Buzlu dere. 2) Buz içinde tutularak, içine buz katılarak soğutulmuş Serin bir yerde oturuyor, buzlu şurubunu, buzlu içkisini içiyor. M. Ş. Esendal 3) Buğulanmış gibi olan, saydam olmayan Kalem odasından buzlu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sazlık — is., ğı Sazları (I) çok olan yer Bu sık sazlığın gölgesinden kurtulan yerlerde, derenin sakin suları, buğulanmış bir gümüş rengiyle görünüyordu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük